Covid-19’la birlikte dışarıdaki hayat sınırlanınca içerideki hayatı zenginleştirmek için herkes kendince bir şeyler yaptı. Evi düzenlemek ve güzelleştirmek, teknolojiye yatırım yapmak en belirgin yönelimler oldu. Azalan sosyallik, kültürel ve sportif etkinliğe bağlı olarak da sanal ortamda iyice artan ‘dizi sohbetleri’ yapmak dönemin kaçınılmazı haline geldi. Hayat dediğimiz şey öyle sınırlandı ki, kendimizle ilgili anlatacak konu azalınca dizilerdeki hayatlar öne çıktı ve dönemin modası olarak dizilerde ‘psikoloji’ baş rol oyuncusu olarak masanın başına oturdu.
Kişilik Bozuklukları
Ne yazık ki temel yetersizlikler (açık söylemek gerekirse araştırmalara ayrılan paranın azlığı!) nedeniyle tüm bilim dallarında Türkiye’de az araştırma yapabiliyoruz. Bu nedenle bugünler de yerlisi ve yabancısı ile pek popüler olan ve bir kısmı gerçekten çok başarılı şekilde dizilere yansıtılmış kişilik bozukluklarına toplumda görülme sıklığına ilişkin vereceğim rakamlar bize ait değil. (Uluslararası görülme pervelansı %11 ,erkeklerde kadınlardan 4-5 kat fazla ve klinik popülasyonda görülme sıklığı yaklaşık %60larda. Erkeklerde daha çok paranoid, şizoid, şizotipal antisosyal, narsisistik ve OKB görülürken, kadınlarda daha çok borderline, histriyonik ve bağımlı kişilik bozuklukları görülmektedir.)
Tüm - adına ne demek isterseniz- ruhsal/ psikiyatrik/ psikolojik bozukluklar dünyanın her yerinde DSM5 TR’de ölçütlere bakılarak konur. Deneyim ve sezgi semptomları daha hızlı görmemize neden olsa da bir insana tanı koyarken ‘Bana öyle geliyor k’ demeyiz. ‘Şu şu semptomları şu kadardan fazla süredir gösteren insan da kişilik bozukluğu OLMA İHTİMALİ YÜKSEK’ deriz ve oradan başlarız ruhsal yolculuğa. Böylece dünyanın neresine giderse gitsin şeker, iltihap, tiroit gibi somut, ölçümlenebilir ve ortak bir tanıya ulaşırız.
Deli Kimdir? Kişilik Bozukluğu Nedir?
Kısaca ve kabaca, normalden ciddi biçimde sapma halleri psikotik, nörotik, kişilik bozukluğu gruplarından birine girer. Yukarıda verdiğim sayılara baktığınızda, kişilik bozukluklarının gündelik hayatta yani iş yaşamında, sokakta, evde en sık karşılaşılan bozukluklar olduğu açıktır.
Psikotikler ‘kendi gerçeklerinde yaşarlar ve gündelik hayattan tamamen kopmuşlardır’. Halk arasında deli diye tanımlanan psikotikler örneğin katatonik bir halde yani hiç kıpırdamadan aynı şekilde saatlerce durabilirler, konuşma ve anlam bütünlükleri bozulmuş bir haldedir.
Kişilik bozukluğu yaşayanlar ‘deli’ değildir! Gerçekten her açıdan kopmamışlardır.
Kişilik özelliği ile kişilik bozukluğu arasındaki en önemli fark ise özelliğin derecesi ve yarattığı etkidir. Açalım: DSM5 TR’a göre kişilik bozukluğu yaşayanlar katıdır. Biliş yani kendini, diğerlerini ve olayları algılama ve yorumlama esneklikten uzaktır. Yaşanan kültürden önemli ölçüde sapma söz konusudur. Dolayısıyla kendisi, diğerleri ya da olaylara yönelik duygulanımların ve tepkilerin aralığı/yoğunluğu/ değişkenliği de farklıdır. Ve tüm bu özellikler, dürtü denetimi olsun ya da olmasın erginlik ya da erken erişkinlik döneminde başlayıp devam eder. Bahsi geçen özellikler bireyin toplumsal ya da iş yaşamında sıkıntı yaşamasına yol açıyor.
Gelin şimdi de kişilik bozukluklarından biri olan ve daha çok erkeklerde görülen, bence tedavisi en güç olan narsisistik kişilik bozukluğunu daha fazla güncel dile dönüştürerek inceleyelim.
Narsisistik Kişilik Bozukluğu
Her insanın bencil olduğu konu/durum ya da zamanlar vardır. Örneğin acıkınca gözü kimseyi görmeyip yemeğe dalmak ve diğerlerini düşünmeden bitirmek nadir oluyorsa hoş görebilir. Yemeğin iyi tarafını daha çok ve sık kendine alıyorsa bencildir. Bir insan bunu hep yapıyor ve yaptığının farkında bile olmuyor ya da umursamıyorsa, bu durum diğer insanlarla ilişkilerinin bozulmasına yol açıyorsa, uyarıldığında kabul etmiyor, hatta doğal hakkı olan şeyin konuşulmasını saçma buluyorsa narsisistik olma ihtimali yükselir. Çünkü bir narsisistik sevilme arzusu ile sahte bir nezaket abidesi gibi davranabilse de maskesi, çıkarları söz konusu olduğunda ya da sorun karşısında düşer.
Bir narsisist:
-Büyüklenir. Başarılarını ve yeteneklerini abartır ve bunlara inanır, inanılmasını bekler.
-Büyük konularla ilgilenir. Sınırsız başarı, güç, zekâ, güzellik ya da olağanüstü bir aşk. (Ama onun aşık olması değil, ona olunması:)
-Kendisi biricik/ özel olduğu için ancak böyle insanların kendisini anlayabileceğine inanır. (Dikkat, anlaşabileceğine bile değil, anlaşılabileceğine inanıyor:)
-Çok ama pek çok ve hep beğenilmek ister. Eleştirilmek mi dediniz? Ne mümkün? Siz kimsiniz ki onu eleştiriyorsunuz?
-Zaten herkes onu kıskanır. Ne onun da kıskandığını mı düşünüyorsunuz? Yok canım. Onunki (bal gibi de kıskansa da) kıskançlık değildir. Hakkı elinden alınmıştır. Saygısızlık yapılmıştır. Kişisel önemi, başarısı kavranmamıştır.
-O her şeyi hak eder. Sadece somut olan en iyi oda, statü ve benzerini değil. Yorgunsa dinlenmeyi, uykusuzsa uyumayı, canı istemiyorsa gitmemeyi hak eder. Diğerlerinin duygusunu önemsemez. Bu nedenle diğerlerine yönelik saygısız davranır.
-Evet empati yapamaz, diğerlerinin duygularını hissetmez, üzülmez, acı çekmez.
Doğru soru:)Neden mi bence ‘en zor tedavi edilen kişilik bozukluğu, narsisist kişilik bozukluğudur? Çünkü bir narsisiste hissettiklerinin, beklentilerinin ve yaşayıp yaşattıklarının bozukluk olduğunu göstermek ve tedaviye ikna etmek zordur da ondan.
Bu nedenle
-Bir narsisiste aşıksanız kendi kişiliğinizi, döneme ilişkin bedensel ve ruhsal sağlığınızı sorgulayın. Ve bence yol yakınken, topuklayın:)
-Narsisist bir çocuk yetiştirmek istemiyorsanız; hak etmek, sabretmek ve beklemek, paylaşmak, kurallara uymak konularında kararlı ve tutarlı davranın.
-Bir narsisistle çalışıyorsanız, mutlaka bizlerden birinden yardım alın. Psikoloji bilimi sadece dizilerde değil, iş dünyasının da içindedir ve ‘yöneticiyi yönetmek’ kavramı bizler tarafından üretilmiştir.
-Pardon saydığım semptomlar siz de mi var? Ne güzel ki farkındasınız. Hayatı gerçekten zevk alarak yaşamak ve yaşamaya devam edebilmek, sürdürülebilir ilişkiler ve başarılar için tedaviye buyurunuz.