Yok yok, enseyi karartmayın:) Negatif sonuçlar doğuran bir yazı yazmayacağım. Ne zaman yazdım ki? Üstelik, gülümseyerek yaşamaya ve ölüm dışında her şeyin çaresinin bulunacağına inanan bir psikologdan deprese bir yazı, nasıl beklersiniz?
Orta Yaş Ne zaman Başlar?
Şu konuda anlaşarak başlayalım. Orta yaş kavramı değişti. Cahit Sıtkı Tarancı’nın 35’i sınır değil artık. Biyolojik açıdan bakarsak günümüzde 60’ları bile orta yaş kabul etmek mümkünse de ‘orta yaş krizine ilişkin düşüncelerimi açıklarken ben Erik Erikson’un ‘Psikososyal Gelişim Evreleri’ni baz alacağım.
Erik Erikson ve Gelişim Evreleri
İnsan yaşamını 8 temel evreyle açıklayan Erikson’a göre; 18-40 yaş arasında ‘yakınlık/ yalıtılmışlık’ duygu durumları yaşanır. Ve ‘sevgi’ temelli genç yetişkinlik adı verilen bu dönemden sonra, ‘üretkenlik-durağanlık’ duygu durumlarının yaşandığı 40-65 yaş arası döneme geçilir.
Botoks/ Kırmızı Spor Araba Orta Yaş Krizi Göstergesi midir?
33 yıllık meslek yaşamımda danışmanlığını yaptığım yüzlerce insana bakarak şunu çok rahat ifade edebilirim: Kimi bireyler 30’larında, kimileri 40’lara yol alırken ama bir gün mutlaka, en farkındalıksız bireyler bile belki daha geç yaşlarda kendini sorgulamaya başlıyor.
‘Kariyerimde istediğim yerde miyim?’
‘Evliliğim beni mutlu ediyor mu?’
‘Çocuk/larım var mı?’
‘İstediğim ilişkiyi yaşayabildim mi?
‘Bankada param yeterli mi?’
Farkındalığı yüksek olanlar ise daha kompleks sorulara geçiyor:
‘Yaşadığım kadar yaşama ihtimalim azalıyor. Kalanı nasıl geçirmek istiyorum? Hayallerim nerede? Hayal ettiğim gibi biri miyim? Değilse, neden? Değiştirebilir miyim? Kendime iyi davrandım mı? Dostlar biriktirebildim mi? Bugün zora düşsem kim yanımda olur? Bugün zora düşse kimin yanına söylenmeden koşarım? Mutlu muyum? Kendimden memnun muyum?
Kısaca ‘Yaşadım, yaşıyorum!’ diyebilecek noktada mıyım?’
Kadın/ Erkek Orta Yaş Krizi Farklılığı
(Nedenleri başka bir yazının konusu olsun) Kadınların erkeklere göre farkındalıkları genellikle daha yüksektir. Yaş alırken bu tip soruları daha çok sorduklarından (genellikle) erkekler kadar keskin ve ansızın gelmez orta yaşa ilişkin sorular, ama geldiğinde verilen cevaplardan hoşnutsuzluk duyulursa, kadın da tıpkı erkek gibi ‘yaşına uygun davranmamaya’ başlar. (Rica ederim hemen celallenmeyiniz:) Toplumsal roller, sert beklentilerden bahsetmiyorum.)
Örneğin o yaşına dek hiç kırmızı giymemişken kırmızı giymeye başlar. Spordan uzak durmuşken (sağlıklı olmak için değil) genç gözükmek için saatlerce spor yapmaya yönelir. Spor arabalardan uzak durmuşken, alabileceği ‘en’ spor arabayı alır. Gençlerle takılır. Ruhunu geliştirmek, ilişkileri derinleştirmek yerine yüzeysel çabalarla, giden yaşları yakalamaya çabalar. Bu umutsuz çaba; kaçırdıklarının yenice farkında varmakla sınırlı değildir. ‘Böyle’ yaşarsa genç olacağını da zanneder. Ve Erikson’un 40-65 yaş arası ‘Yetişkinlik’ dönemini üretmekten çok (her anlamda/ her şeyini) harcayarak ya da durağanlıkla yaşar. 65’e ulaştığında ise ‘çaresizlik ve çökkünlük’ duyguları ile mücadele, kendisini bekler. Çünkü aslında popüler deyimle ‘orta yaş bunalımı/ krizi’, biz psikolog ve psikiyatrlara göre ‘yaşamdaki anlam arayışı’ ya da ‘ölüm korkusu’nun sahnesindeki yerini almasıdır.
Orta Yaş Krizi/ Bunalımı Mı, Farkındalığı Mı?
Peki ne yapmalı? ‘Yaşa uygun olunacak’ emriyle hareket eder gibi, botokstan uzak mı durulacak? 40’larında ancak spor arabaya ya da iyi bir motosiklete ayıracak para kazanmışken alınmayacak mı? Sırtta yelekle, hayatın zevklerinden elini çekerek, kaçınılmaz olan yok oluşu bekleyip, içe mi kapanılacak?
Elbette kastım bunlar değil! Tıbbın yeniliklerindendir botoks. Ağzınızı burnunuz oynatabildiğiniz, kukla gibi gözükmediğiniz sürece istediğinizi yaptırabilirsiniz. Kendinize ayıracağınız bütçeyi bulmuşken isterseniz, üstü açık spor arabanızı kırmızı bile alabilirsiniz. Ama bunları ‘genç olmak/ genç gözükmek için yapıyorsanız’ biliniz ki siz artık genç değilsiniz. Ve bir daha hiç genç olmayacaksınız!
Yaşınızın farkındalığında, üreterek, dünya ve ‘diğer canlılar’ için bir şeyler yaparak olgunluk dönemine geçebilmek için; ‘bitene’ değil, ‘yaşanacak ve yaşatabileceklerinize’ odaklanarak yaşamanızı öneririm. İçinizdeki çocuğu mutlu edecek ‘haylazlıklar’ yaparak, ama o çocuğun ‘merak’ duygusunu da unutmadan merek edip öğrenerek, paylaşarak, yaşlanmadan büyümenin zevkine varmanız, sizi hep genç ve zinde kılacak:)