Milliyet’te yıllar önce yayınlayan yazılarımdan birini güncelleyerek paylaşmak istiyorum bugün sizlerle.
Demir mi olmak istersiniz sakız mı? Haklısınız soru anlaşılır değil. Biraz daha açayım öyleyse. İnsanların sizi tanımlarken, ‘demir’ gibi mi, ‘sakız’ gibi mi kavramını kullanmalarını tercih edersiniz. Soru hala kapalıysa, daha anlaşılır hale getireyim.
Demir kişilik
Demir sert, bükülmeyen, kolay şekil değiştirmeyen bir maddedir. Sağlamlığın, aynı zamanda da katılığın sembolüdür. Demir gibi bir kişilikten bahsettiğimizde, ‘tavrı, tutumu, doğruları kesinleşmiş, prensipleri olan’ bir kişilikten söz ediyoruz demektir.
Bu tür kişiliğin iyi tarafı ne zaman, nerede, nasıl davranacağının biliniyor olması, insanda bir çeşit güven duygusu yaratmasıdır. Ama her şeyin iyi ve kötü tarafları olduğu gibi demir kişiliğin de kötü tarafları vardır. Koşulların ve zamanın getirdiği gelişimden (farklılaşım değil, gelişim) prensip sahibi olmak adına uzak kalmalarıdır. Doğruları keskin ve kesindir. Hem de öylesine ki, başkalarının doğrularına, yeni bakış açılarına göz ucuyla bile bakmayacak denli katılaşmışlardır. Gelişebilmek için kendi değerlerini gözden geçirmez, iç çatışmaları ve değer savaşını kaldıramayacak ve aslında sahte dengelerini sarsmaya katlanamayacak durumda oldukları için, milim kımıldamazlar bulundukları yerden. Tecrübelerinin durumu değerlendirmeye ve karar vermeye yeterli olduğunu düşünür, ‘akıla/ yaratıcı düşünmeye’ ihtiyaç duymadıklarını söylerler. Yani demir gibi olmak sanıldığı kadar iyi değildir.
Sakız kişilik
Gelelim sakız gibi olmaya. Bu tip kişiliklerde, kendi tarzları olmayıp ne modaysa, yapısal özelliklerine ve beğenilerine bakmadan takıp takıştıran, giyinip kuşananlara benzer. Kim güçlüyse, gözlerine kim hoş görünüyorsa ya da kendileri kime hoş görünmek istiyorsa o görüşü, düşünceyi doğru kabul ederler. İyi tarafı da var tabii sakız gibi olmanın. Gelişimin baş koşulu olan esnekliği bünyelerinde barındırırlar. Hem ezkaza doğru insana, fikre, inanca yönelirlerse kendileri ve diğerleri için faydalı, en azından zararsız olabilirler.
Demir gibi olmak, gelişimin öncülü esneyebilme yeteneğinden yoksun olduğu için, sakız gibi olmak kararsız, kişiliksiz ve güçsüz olduğu için kötüyse, nasıl bir kişilik olmalı?
Sağlıklı kişilik – Sağlam kişilik
Cevaba hazır mısınız? Hamur gibi olmalı hanımlar beyler. Evet evet, hamur gibi, ama hamurun kıvamı da önemli. Gülmeyin, anlattığımda siz de hamurdan ve kıvamdan kastımı anlayacaksınız. Bir yerlerde görmüşsünüzdür. Hani kafasında birkaç yün ipliğinden saçları, yapıştırma gözü burnu olan, aslında yuvarlakça fakat, esneyebilme özelliği nedeniyle, belli ölçülerde şekli değişebilen hamurlar vardır ya. Sağlıklı kişilik, sağlam kişilik o hamurlar gibi olmalı işte.
Doğruları, inançları, beğenileri, tolerans sınırları, istekleri, hedefleri açık ve belirgin, ama ‘canlı olmaktan ve hayattan’ kaynaklanan her türlü yeni bilgi ve veriye açık, algılayıp kendi içinde süzerek değerlendirme yapabilecek bir yapıya sahip olmalı. Bu yapı sayesinde yeni uyaranlar doğrultusunda ‘gerekirse’, gerçek bir iç mücadele ile kendi değerler sistemini yeniden yapılandırabilecek bilince, yüreğe, esneyebilecek cesarete sahip bir kişilik, sağlam kişilik - sağlıklı kişiliktir.
İnsanca, onurlu ve mutlu kendilik
İşte tüm bu nedenlerle hayatta ve ayakta kalmanın yanı sıra insanca ve onurlu, mutlu yaşamanın yolu ne demir ne sakız olmaktan, ikisinin arasında, ‘gelişen bir kendilik’ten geçer.