Yine geçmişten Milliyet’teki günlerimden gelen bir yazının güncellenmiş haliyle düşündürmek ve farkındalık şemsiyenize bir parça daha eklemek istiyorum.
Basit bir örnekle suç ve cezaya yönelik düşüncelerimi paylaşarak başlayayım.
J.Piaget ve Ahlaki (Duygusal) Olgunlaşma
Diyelim ki küçük bir çocuk var. Canı reçel yemek istemiş, ama reçel kavanozu yüksek bir yerde duruyor. Çocuk almak için uzandığında kavanoz yere düşüyor ve kırılıyor. Bu çocuk suçlu mu? Suçluysa nasıl bir ceza verelim?
Çocuk psikolojisi ile ilgili önemli araştırmalar yapmış, geliştirdiği kuramların birçoğu bugün hala geçerliliğini koruyan J. Piaget’e göre, bu soruya verilen cevap ahlaki olgunlaşmayla direkt ilgili. Teorisine göre, çocuklar 7- 8 yaşlarına dek ilkel ahlak yargılarıyla hareket ediyor ve suçla hatayı birbirinden ayırt edemiyor. 7- 8 yaşlarından itibarense ulaştıkları ahlaki (duygusal) olgunlaşmaya bağlı olarak, olgun yargıya varabilecek düzeye ulaşıyorlar. Hikayedeki örneğe bağlı kalarak açıklayacak olursam; başlangıçta katı ahlakçı yapıyla, yasak olana dokunduğu için suçlu buldukları hikâye kahramanını, ilerleyen yaşla birlikte reçel ziyan olsa ortalık kirlense de suçlu bulmuyorlar. Hatası için uyarılması gerektiğine inanıyorlar.
Gerçekten de henüz 2.sınıf üniversite öğrenciyken (1984 girişliyim. Yaşımı hesaplamaya hiç uğraşmayın lütfen. Yanlışa düşersiniz) arkadaşlarımla dönem projesi olarak yaptığımız araştırma, Piaget’i doğrular nitelikte sonuçlar vermişti.
Çocuk Esirgeme Kurumunda Yetişmekle, Aile Yanında Yetişme Arasındaki Fark
Konuya ilişkin kişisel merakım nedeniyle, o yılın en iyi kurumu seçilen Denizli Çocuk Esirgeme Kurumu Yuvası’nda bu kez tek başıma, daha ben 17 yaşındayken ve yetişkin sayılmazken tekrarladığım araştırmanın sonuçlarıysa, farklıydı. Kurumda kalan çocukların, duygusal olgunlaşmalarının daha geriden geldiğini yani daha geç ahlaki (duygusal) olgunlaşmaya ulaştıklarını tespit etmiş ve bu tespitime yönelik bazı savlar da ortaya atmıştım. (Hiç o anki yaşıma bakarak duygusal saptamalar falan olduğunu sanmayın. Modlu- medyanlı hesaplamalara, yüzden fazla çocukla araştırma yaparak ulaşmıştım.) Bu savlar, başka bir yazının konusu olmakla birlikte, şu anda da kesin olan bir geçerli olan bir durum var ki, ahlak /vicdan, özelde aile genelde toplum içinde yaşayarak öğreniliyor. Hem çocuğun olgunlaşma süreci hem de geliştirdiği ahlaki sistem ve de kavrama ve yargılamaları, yetiştiği ortam ve ailenin tutumu ile direkt bağlantılı. (Ve bence modern dünyada çocukların duygusal olgunlaşma yaşları farklılaştı, geriledi. Çocukken aldığınız sorumlulukları ve şimdiki çocukların sorumluluklarını düşünün lütfen. Ne demek istediğimi anlarsınız.)
Psikolojik Gelişim ve Bitmeyen Olgunlaşma Yolculuğu
Şimdi gelelim konunun özüne, yetişkin olmanın ve farkındalığı artırma çabasının doğuracağı sorulara:
1-Suçla hatayı ayırt edip, kendime, kendi çocuğuma, diğerlerinin çocuklarına ya da yetişkinlere yönelik doğru değerlendirmeler yapabiliyor muyum?
Dört yaşındaki bir çocuğun bir şey almasının hırsızlık olmadığını, izinsiz almanın ancak 6 yaşlarından sonra hırsızlık olarak değerlendirilebileceği örneğinde olduğu gibi, çocuğumun psikolojik gelişimine ait gerekli bilgilere sahip miyim? Kendimle ilgili olarak başkalarının haklarını çalmama, zaman hırsızı olmama gibi konularda özenli miyim? Aynı şekilde kişisel haklarımı koruma konusunda farkındalığı yüksek ve tetikte miyim?
2-Olgunlaşmayı sağlamak, ahlaki gelişimi desteklemek, değerler sistemini oturtmak adına çocuğuma ya da kendime çok mu sert davranıyorum? Yoksa fazla mı rahat?
Haydi gelin yine örnek üzerinden gidelim. Hangi birimiz, birine çok kızdığında, ‘Bir kaşık suda boğasım geliyor’ diye geçirmemiştir ki aklından. Peki hangimiz cezalandırıldık bu düşünceler yüzünden? (Sadece Obsesif Kompulsif Bozukluktan muzdaripler düşüncelerinden kendilerini sorumlu tutar, suçlar ve cezalandırılmayı bekler. Sağlıklı insanlar için bu sadece bir düşüncedir ve çok kızmanın göstergesidir. Ahlaki ve duygusal olgunlaşmaya ulaşmış birey eline fırsat geçse bile, asla böyle davranmayacağını bilir ve kendine kızmaz, suçlamaz, ilahi adalet tarafından cezalandırılmayı beklemez.) Amaaa fazla gevşek de davranmaz. ‘Daha çocuk’ deyip geçmez. Anlatır anlayabileceği şekilde. Kitaplar okur, masallar yaratır, davranışlarıyla model teşkil eder iyiye güzele yönelik vicdani gelişimi desteklemek için. Aynı zamanda bir yetişkin olarak bitmeyen bir olgunlaşma yolculuğu içerisinde olduğunu da bilir. ‘Bir kerecikten bir şey olmaz’ da demez, ‘Herkes böyle yapıyor’da.
Sorgular, düşünür, tartışır, eleştirir, eleştirilir, tartar, değerlendirir, suç ve hatayı birbirinden ayırt eder ve iyilik adına, vicdanı rahat adımlarını atarak yürür hayat yolunda…