Güç nedir sizce?
Yükseklerden gürül gürül akıp gelen suyun gücüyle, durgun sakin bir suyun gücü arasında fark var mıdır? Peki, gücünü zarar vermek için kullanan bir güç hakkında ne düşünürsünüz? Kimin, neyin gücü her şeye yeter?
O halde, “gerçek” güç ve güçlülük nedir söylesenize?
Dünyanın oluşumunu anlatan, Çeyeni Kızılderililerine ait mitolojik bir öykü, bu soruların cevabını içeriyor bence.
Büyük Ruh Maheo, boşlukta yaşıyor, bakacak dinleyecek bir şey olmadığı için yalnızlığında sıkılıyormuş. Kullanılmayan gücün anlamsızlığını fark ederek, bir dünya ile içinde yaşayan canlıları yaratmaya karar vermiş. Önce tuzlu büyük bir su, ardından sularında ve kumlarında yaşayan canlılar yaratmış. Yarattıklarının seslerini duymak yetmemiş O’na, görmek de istediğinde, gökyüzünün ortasını dolduran altın renkli bir ışık oluşmuş Maheo yarattıklarından memnunken, suyun üstünde bir kaz başını kaldırarak, göremediği büyük güce yalvarmış.
“Yarattığın su iyi, ama kuşlar balıklardan farklıdır. Bazen yüzerken yoruluyoruz, sudan çıkmak istiyoruz.” “Öyleyse uç” sözünün ardından kuşlar havalanmaya, gökyüzünü kanat çırpışın sesleri doldurmaya başlamış. Maheo, yarattıklarından memnunken, bu kez başka bir kuşbaşını kaldırmış gökyüzüne.
“Nankörlük etmek istemem, ama yürürken ve uçarken yorulduğumuzda, yürüyebileceğimiz ve dinlenebileceğimiz, yuvalarımızı yapabileceğimiz, kuru ve katı bir yere ihtiyacımız var” demiş.
Yüce güç, bu isteği makul karşılamış karşılamasına da, istenileni tek başına yaratabilecek güce O bile sahip olmadığından, yarattıklarının yardımını istemiş.
Suyun dibinden toprağın çıkartılmasını buyurmuş önce. En kocaman ve en hızlı olanlardan başlayarak hayvanlar denemişlerse de birer birer, hiçbirinin soluğu ve gücü yetmemiş kuma ulaşmaya. Diğer kuşlar gibi dalamayan ve uçamayan küçük su tavuğu dalmış en sonunda ve başarmış suyun dibinden küçük bir parça çamur getirmeyi. Maheo ellerine aldığı o çamur parçasını yuvarlayarak büyütmüş büyütmüş. Bu kez de çamuru üstüne koyacak bir canlı sıkıntısı çekilmiş. Yine her canlı tek tek denemiş, ama çamur bir tek kaplumbağa annenin sırtında durmuş. Maheo toprağın çoraklığı sevmeyince, gücünden “kadın gibi verimli ve bereketli”, topraklar istemiş. Çiçekler, ağaçlar, meyveler olmuş. Maheo en son insanı yaratmış.
Belki bizler de birer küçük su tavuğuyuz. Ne hızlı, ne güçlü, ama hiçbir canlının yapamadığını başaran, birer küçük su tavuğu.
Öyleyse bir kez daha gözden geçirelim hayattan beklentilerimizi, başkalarının hayatının bizden beklediklerini. Nasıl ki dünyayı var eden çamur, küçük su tavuğunun ağzında çıktıysa, kaplumbağanın sırtında şekil bulduysa, hayat da bizim yüreğimiz, aklımız, ellerimizin içinde.