Bir şeyi savunmama gerek olduğundan ya da öyle bir durumla karşı karşıya kaldığımdan değil. Amaçsız okuma saatlerim sırasında kütüphanemdeki Sokrates’in Savunması gözüme tekrar çarptığından ve bu kitabı her okumamda yeni ya da yeniden düşündüklerimi paylaşma arzum nedeniyle, bu haftaki yazı. İtalikler anlaşılacağı üzere; temel bilimsel ve kişisel bakış açıma bağlı olarak farkındalığı yükseltme, kendine güvenme ve dayanıklılığı geliştirme ile sorumluluk alma bilincine dikkat çekme amaçlı, benim eklerim.
- Kim olduğunuzu unutacak denli başkalarının sözlerine kulak vermeyin. (Ama dinleyin. Ön ergen ya da ergen gibi hareket ederek her şeye ilk tepkiniz itiraz olmasın.)
-Size iyi de gelse, kötü de gelse, kendimi istediğim şekilde ifade etmeme izin verin ve sadece doğru konuşup konuşmadığıma bakın. (Gerçekler kimi zaman serttir. Diğerini kırma- küçümseme- üste çıkma arzusundan uzak kendini ifade etme çabaları daima, her ilişkide kabul görmelidir.)
- Kıskançlıkları ve iftiralarıyla sizi ayartanlarla ya da kendileri ikna oldukları için sizi de ikna etmeye çalışanlarla baş etmek çok zordur. (Size giysi, elma satmaya çalışanlara baktığınız gibi bakmalısınız fikirlerini- doğrularını dayatanlara. Tek ya da yanlı bir kaynaktan geliyorsa veri, başka kaynaklara ulaşmadan bırakın fikri satın alıp kabullenmeyi, bu konuda konuşmamalısınız bile. Babamın dediği gibi, ‘Fikri olmadan bilgisi olduğuna inananlar en çok zararı verir ve görür.’)
-Öğrencilerini kastederek- Gördüğüm kadarıyla, çok az şey bildikleri hatta hiçbir şey bilmedikleri halde bir şeyler bildiklerine inanan bir sürü insan bulabiliyorlar. O zaman da sınananlar öğrencilerime değil bana kızıyor. (Bilgi, kişiye ait değildir. Bilgi bilmek isteyen, bilmeye aç insanlarla kucaklaştıkça daha anlamlı hale gelir. Bilen/ bilmeye/ öğrenmeye çalışan insanların, sordukları soruları sınanma olarak algılanması kişisel değersizlik duygularından kaynaklanır. Soranlara yönelik saldırıları ise, bilmemenin getirdiği alınganlıktan.) Alıngan, saldırgan ve çok sayıda olduklarından ve ısrarla ikna edici şekilde konuşurlar. (Oysa ne dile getirenlerin sayısal çokluğu ne de seslerinin yüksekliği değiştirmez gerçeği.)
-Sıradan insanlar ise atlarla ilgilendikleri zaman, onlara zarar veriyor olmasın. (Kişisel yorumlar sanatta, bilimin deneme/ hipotez safhalarında uygulanır. Bunu dışında herkesin ‘iyi’ bildiği ve de yaptığı bir işi olmalıdır. Apartman görevlisi apartmana evi gibi bakmalı. Doktor hastasına anne/babası ya da çocuğu gibi. Manav evine götüreceği meyveyi koymalı müşterisinin poşetine. Bana bir şey olmaz diye gezmemeli burnu açıkta gezinen insan. Daha kötüsü apartmanlara, asansörlere maskesiz/ maske yarım yamalak ağzını kapatır halde girmemeli/ binmemeli. Hanımlar beyler, hepimizin bildiği sert gerçeği dile getireyim mi? Covid-19 öyle kış sonuna yaza bitecek bir durum değil. Her birimiz üstümüze düşeni TAM YAPARSAK daha az insanımızı kaybederek bitecek.
Zeus aşkına soru soran Sokrates gibi soruyorum ben de: ‘İyi yurttaşlar arasında yaşamak mı daha iyidir, kötü yurttaşlar arasında mı?’ (Elbette iyi yurttaşlar arasında yaşamak daha iyidir. Bizi gözleyen bir göz olmasına gerek kalmadan, kendi kendimize ‘iyiliğin/ saygının/ medeniyetin’ kurallarına uymalıyız, öyle değil mi efendim?
O halde başkalarını tehlikeye atmamaya dikkat etmeye, dünyadan ve dünyadaki her bir canlıdan her birimizin sorumluluğu olduğunu aklımızda tutarak, üstümüze düşeni yaparak yaşamaya devam! Aksi durumda Sokrates’in Savunmasındaki sözleriyle:
Bir hiç oldukları halde kendilerini bir şey sanır, yapmaları gerekeni yapmaz ve hiçbir değerleri olmadığı halde bir değerleri olduğunu düşünürlerse, benim size yaptığım gibi onları eleştirin.