Her türlü ilişki iletişim içerisinde varlığını sürdürür. Örneğin sevdiğiniz, ama seçerek sevdiğiniz insanlarınıza bakın. Eş, sevgili, dost. İletişim halinde olmak, karşılıklı iletişebilmek size iyi geldiği için ilişkiyi güçlendirecek şekilde hareket etmişsinizdir. Peki iletişim kurduklarımız, seçerek sevdiklerimizle hiç iletişim kazası olmaz mı? Kırılmaz mıyız? Elbette kaza da olur, kırılırız da. Zaten kaza/kırılma olduğunda iletişimin ve ilişkinin gerçek rengi ve geleceğinin nasıl olacağı çıkar ortaya. Nasıl mı? Haydi gelin birlikte bakalım.
İletişim Dili
Daha önceki blog yazılarından birinde sağlıksız 4 tip iletişim diline dikkat çekmiş ve açıklamıştım. Kısaca suçlayıcı/ yargılayıcı/ umursamaz/ yalvarıcı diye özetleyebileceğim bir iletişim şeklinde ilişkinin de iletişimin de sağlıklı olmayacağını da anlatmıştım.
Transaksiyonel (Etkileşimsel) Analiz
Etkileşimlerin özellikle diyalogların işleyişinin, ilişkinin dinamiğini belirlediği görüşünü savunan bir terapi türüdür. Transaksiyonel analistler ya da benim gibi ‘eklektik terapi’ uygulayanlar, kişinin kendiyle ve diğerleriyle kurduğu ilişki ve iletişim şeklini analiz eder. Benim terapide izlediğim yol basitçe şu faktörlerin açığa çıkmasıyla başlar:
-Bireysel farkındalığının düzeyi (Sıkıntısını çektiği konu ile ilgili gelmek ya da örneğin baş ağrısı/ ülser, fıtıklar vb. nedenle gelmiş olmak gibi.)
-Ebeveynleri ile ilişkisi, ilk çocukluk ve gençliğe ilişkin önemli deneyimler ve yetişkin yaşamı.
-Geçmişindeki dayanıklılık örnekleri (Başarıları, başarısızlıklara bakış tarzı, travmaları, acıları vb.)
-Sorunu tanımlamadaki tarzı (Detaycı, suçlayıcı, ‘kurban mod’lu vb.)
-Zamanını/ hayatını yaşama şekli ve beklentileri (Hayatının bütününe sorun olarak bakmak, yaşamdan zevk almak, emek ve sonuç ilişkisini kurmuş olmak vb.)
-Hayalleri/ amaçları ve bunlara ulaşmak için seçtiği yollar/ yöntemler ( Hayal etmekle yetinmek, çabayı süreğen olarak gösterememek vb.)
-İletişim dili ( Kendini ve diğerlerini tanımlarken kullandığı kelimeler vb.)
- Zeka/ yaş/ sosyal çevre/ ilişki ve iletişim yetenekleri.
İletişim candır!
Bu faktörleri netleştirdikten sonra da sorunu ‘yeniden ve tam’ tanımlar, çözüme ilişkin öneriler getirir, önerilerin kısa ve uzun vadeli etkilerini netleştirir, bedel ve ederlerini ortaya koyar ve terapi alan bireyin/ çiftin seçmesi için kenara çekilirim. Seçime bağlı olarak, takvimleştirerek ara durakları belirler, bu duraklara ulaşılması için ödevler verir, son durağa gelene dek yolculuğa eşlik eder, fener olmayı sürdürürüm. Ve tüm bunları yaparken ilişki ve iletişim tarzı ile iletişim kurdukları/ iletişemedikleri/ iletişim kurmaktan zarar gördüklerini de her bir seanstan konuya/ duruma/ soruna göre anlatırım. Anlaşılmasını sağlayacak sorular sorarak keşfettiririm. Gördüğünüz gibi (hangi ekole uygun terapi alırsanız alın ya da benim gibi tüm ekollerden faydalanan bir terapistle de çalışsanız) terapinin özü de iletişime dayalıdır. Haydi biraz güncel dile dönüştüreyim: ‘iletişim candır!’
İki yetişkinin iletişiminin can olup, canlı olmaya devam etmesi için de şunların da olması gerekir: Bütünleyici, farkındalıklı ve yetişkince. Örnekleyeyim:
-‘Ceketimi bulamıyorum.’ a verilebilecek cevaplara ve diyaloğa bakalım.
-‘Ben senin ceketinin bekçisi miyim?’
-‘Zaten neyi buldun ki?’
-’Tükendim artık arkanı toplamaktan.’
-‘Bilmiyorum.’ (O an gerçekten bilmeyebilir, ama bu cevap bir genel tutumsa duvar örücü/ umursamayacı bir tutumdur.)
-‘Kapının arkasında görmüştüm.’
Gördünüz mü kıytırık ceket üzerinden 4 ayrı iletişim tarzı kurdum size. İlk dördünün iletişim ve ilişki dili olarak seçmiş iki yetişkinin ilişkilerinin sağlıksız olduğunu söylememe gerek yok sanırım.
İletişimin sözel olmakla sınırlı olmadığını, ses/nida, mimik ve beden duruşunun da sözcükler kadar etkili olduğunu da ekleyip, bu haftaki iletişim ve etkileşim çabamı sonlandırıyorum efendim.