Korku, bireyin risk algısı ile direkt bağlantılıdır. Örneğin sağlam ve yerden biraz yüksek, geniş bir köprünün üstünden çoğu insan hiç korku duymadan yürür. Buna karşın aynı sağlam köprüyü yerden biraz daha yükseğe çıkardığınızda korkan insan sayısı artar. Çünkü risk algısı değişir. Yani; risk algısı bireyin korkusunu ve şiddetini belirler.
Risk Algısı ve Korku, Kaygı
Risk algısının şiddeti arttıkça, bir çeşit ‘felaket düşüncesi’ arttığı için, kaygı artar. Aslında kaygı/ korku temel ‘yaşama/ hayatta kalma içgüdüsünün’ sonucudur. Kendini koruma, varlığını sürdürme için şarttır! Öyleyse neden bazı insanlar diğerlerine göre daha kaygılı, korkuludur? Onlar yaşama daha mı bağlılar? Elbette değil.
Pek çok neden olmakla birlikte kaygılı, korkulu olmadaki en belirleyici faktör, ‘risk algısındaki farklılık ve riski sağlıklı/doğru biçimde değerlendirememedir’, diyebilirim.
Risk Algısı Korku/ Kaygıda Nasıl Çalışır?
İnsan beyni karmaşık olasılık değerlendirmelerini, bir çeşit ekonomizasyonla ‘basitleştirme’ eğilimindedir. Açıklamak gerekirse; hızla nedenleme işlemini yapıp, karar verip, ilerlemek isteriz. Söz konusu olan risk değerlendirmesi olduğunda ise basitleştirerek ekonomizasyona gitmeye çalışan beyin, çeşitli önyargıları, duyulanları, hafızamıza kayıtlı olduğunu bile bilmediğimiz bilgileri, çağrışım yoluyla bağladıklarını hızla birleştirerek hatalı bir yargıya ulaşır. Üstelik başka bir hesap hatası daha yapar. Hatırlamakla gelen duygu ve düşünceler ile (yani çağrışım) olayın sıklığını birbirine karıştıran beyin riski yanlış hesaplayarak hatalı/ sağlıksız/ korkutucu sonuçlara ulaşır.
Obsesif Kompulsif Yapı ve Korku/ Kaygı
‘Bir şeyden korkan’ların düşünce yapısı ile obsesif kompulsif yapının düşüncelerinde temelde bazı benzerlikler vardır:
*Ya hep ya hiç şeklinde düşünme (Kısaca siyah ya da beyaz düşünme.)
*Aşırı genelleme (Tek bir ‘şey’i bütüne yayma.)
*Olumluyu göz ardı etme (Kötüye odaklanma ve genelleyerek olumluyu görmezden gelme.)
*Zihinsel filtreleme (İnanca/ kaygıya/ obsesif kompulsif yapıya uygun ‘şey’leri görme ve değerlendirerek fikir üretme.)
*Hızla sonuca atlama (Durup sakince tüm verileri değerlendirip, sağlıkla sonuca ulaşacak kadar sabredememe.)
*Abartma (Dramatikleştirerek büyütme.)
*Duygusal akıl yürütmeyi gerçek sanma (Verileri yok sayarak, açıklanan tüm basamaklardan hızla geçerek sonuca ulaşma ve bunu ‘gerçek’ kabul ederek hissetme, düşünme, reaksiyon verme.)
Lafın özü; korku ve kaygılarımızın çoğu akıl dışıdır. Risk algısının hatalı çalışmasına bağlıdır. Ve korkunun, kaygının, obsesif kompulsif nitelikli düşünce ve davranışlarının tedavi edilmesi mümkündür.
Bu nedenle hanımlar beyler, korkmaktan ve/veya kaygılanmaktan korkmayınız. Çözülebileceğini biliniz. Risk algınızı inceleyerek işe başlayınız. Çözemiyorsanız, kaygıyı/ korkuyu/ obsesif kompulsif nitelikli düşünce ve davranışı kontrol edemiyorsanız, bizlerden birine başvurunuz. Çünkü bilişsel çarpıtmaları bu konuda uzmanlaşmış bir psikolog ya da psikiyatrist desteğiyle açığa çıkartarak, bedensel belirtilerinizi hızlandırıp yoğunlaştıran belirtileri de tanıyıp kontrol edebilirsiniz. Bedeninizde ‘gerçekten’ oluşan kalp çarpıntısı, nefes almada zorluk vb. semptomları kontrol etmeyi de öğrendiğinizde filtrelemeler, genellemeler ve benzeriyle büyüyen risk algısının, canavar olmaktan çıkıp sineğe dönüştüğünü siz de göreceksiniz. Sonra da gelsin keyifle üretmeler, yaşamalar, hayatın tadına varmalar…