Öfkeyi, “benliği zedeleyici bir tutum karşısında duyulan saldırganlık tepkisi” biçiminde açıklıyor ruh bilim sözlükleri.
Fransız ruh bilimcisi Ribot’a göre, üç türlü öfke var. Hayvansal, insansal ve ansal. Hayvansal öfke saldırganken, insansal öfke tedbirlidir. Aynı zamanda en uygurlaşmış öfke biçimi olan ansal öfke gizli ve içe dönük de olabilir. Örneğin ansal öfkede insan birine çok kızdığında, tırnak yer, kağıt yırtar, yastık yumruklar, ama karşısındakine zarar verecek, saldırgan bir tutum içerisine girmez. Kendisini tutar.
Kızan insanda kan dolaşımı hızlanır. Bu yüzden vücutta kızarma, özellikle yüz ve alın bölgesinde şişme meydana gelir. Eğer insan çok öfkeliyse, kan damarları patlayıp, ölebilir bile. Kaslar gerginleştiği için titremeler oluşur öfkeli insan bedeninde. Burun deliklerinden hızla soluk alıp verirken, gözleri kararır. Tıpkı öfkeden gözleri kararmak ya da dönmek deyimlerinde olduğu gibi.
İnsan kendisini, benliğini tehdit altında hissettiğinde, öfkelendiğinde, irade dışında vücudunda oluşan bu tepkileri, aklıyla kontrol etmeyi öğrenir zamanla. Yaşa bağlı olarak aklı ve olgunluğu geliştiği için de, kontrol duygusu zamanla artar. Yani bir çocuk çikolata alınmadığı için, istediği yere gidilmediği için, istediği oyun arkadaşı kendisiyle oyun oynamadığı ya da istediği oyunu oynamadığı için, öfke nöbetleri geçirirken, büyüdükçe, istemediği oyunların içinde olmayı nazikçe reddetmeyi, onunla oynamayı çok istiyorsa, ikna ederek kendi yanına çekmeyi öğrenir.
İstenmeyen şeyler karşısında öfkeyi dile getirmek, tavır koymak ise, kişinin benliğini, kendisine yönelik saygısını koruması açısından son derece sağlıklıdır. Buna karşın başkalarına vuran, kıran, bir şeyler atan, küfreden öfke, sağlıksızlığın göstergesidir.
Öfke patlamaları şikayeti ile bana başvuran kişilerden daima, organik tetkikler isterim. Bilirim ki, merkezi sinir sistemindeki bir bozukluk ya da başka bir organik neden, öfkenin kontrol edilememesine ve bilincin bulanıp, zarar verici ani patlamaların yaşanmasına neden olabilir. Yani kimi durumlarda insan istese de organik kaynaklara bağlı olarak öfke duymayı kontrol edemeyebilir.
Bu bilgiler doğrultusunda, eğer bir insan başkalarına zarar verecek denli bir öfke duyuyorsa şu soruların sorulması gerekir:
- Kendisini bu denli tehdit altında hissetmesine neden olan durum ne?
- Bu durum, objektif bir bakış açısıyla, gerçekten benliğe zarar verici ve varlığını tehdit edici bir düzeyde mi? Yoksa ‘ona mı öyle geliyor?’
- Öfke patlamaları, bedendeki belli bölgelerdeki bozuk işleyişten mi kaynaklanıyor?
- Kişinin kendini eğitmişlik, geliştirmişlik düzeyi ne? (Dikkat edin eğitim/ öğretim demedim. ‘Kendini eğitmişlik/ geliştirmişlik’ dedim. Çünkü ne 2-3 lisan bilip de eşine yumruk atan erkekler, çocuğuna avaz avaz bağırıp ebeveynler gördüm.)
- ‘Cinnet getirmek’ çizgisine geçmeden, birilerine zarar vermeden önce öfke duyan ve öfkeye maruz kalan kendisini nasıl korumalı?
Sonuç: öfke duymak insansı. İnsansı olmayan öfkenin gösterim şekli. Bebekler bile yürüyebilecek hale geldiklerinde altlarındaki beze kakalarını yapmak için bir yer beller. Görünmediklerini sandıkları o yerde, bezlerine kakalarını yapar. Dikkanizi çekerim, tuvalet eğitimi almamış, beze yapacak 3 yaştan küçük insandan bahsediyorum. Onlar bile belli noktalarda kendilerini kontrol etme çabasına giriyor. Hele yaşı 5 i geçmiş bir çocuğu ulu orta yerde ne kadar sıkışırsa sıkışsın çişini yapmaya ikna etmek nerdeyse mümkün değildir. Boşaltmak gibi ve kadar zorlayıcı bir fizyolojik ihtiyacı kontrol edebilen yetişkinlere sormak istiyorum:
Siz çişiniz/ kakanız gelince ulu orta yere yapıyor musunuz? Hayır! Eeeee, öfkeyi boşaltmayı mı kontrol edemiyorsunuz? Rica ederim kendinize geliniz. Ya öfke patlamalarına yol açan organik öfke kaynaklarınızı tespit ediniz/ ettiriniz ve tedavi olunuz ya da hiçbir bahanenin arkasına sığınmadan ‘öfke kontrolü’ eğitimi alınız.