Başkalarının isteklerine, zorla yüklendirilen sorumluluklara ‘Hayır’ demek kendine güven ve diğerlerine güven ile direkt bağlıdır.
Dokunmak ve dokunulmak
İnsan yaşamın ilk üç yılında, anne (anne yerine geçen) - bebek ilişkisinde özellikle dokunmak dolayısı ile şefkat ihtiyacı karşılandığında iki temel duygu gelişir. ‘Ben değerliyim (Varım ve önemliyim) ve güvendeyim (Çünkü bana dokunuluyor.) ‘Doyurucu’ dokunma geçmişi kendine güven ve diğerlerine güvenin ilk şartıdır ve daha yazının başında ilk sonucu ortaya koyar.
Amacım ne anneliği ve doğurmayı yüceltmek ne de cinsiyet ayrımcılığına gitmek. Tam tersine yetişkin bireyin yaşamdan haz alırken sorumluluklarını da yerine getirmesi ve hayatının kontrolünü alabilmesi için şart olan kendine güven ve diğerlerine güven arasındaki ilişkiyi popülerlikten uzak bilimsel kavramlarla açıklama arzu ve hedefindeyim. Bu nedenle biliniz ki, şimdi ve gelecekte her anne dediğimde cinsiyetten ve doğurmadan bağımsız olarak anne rolünü üstlenenden bahsediyorum.
Hayvanlarla yapılan araştırmalar
Bilimsel etik günümüzdeki gelişmişliğe ulaşmadan önce ne yazık ki hayvanlarla acımasız deneyler yapılabiliyormuş. Ne iyi ki artık’ tüm canlılara ve yaşama haklarına’ saygı duyuluyor ve bu tipten deneyler/ araştırmalar yapılmıyor deyip, dokunmanın neden önemli olduğuna yönelik bir deneyi aktarayım. İçinde süt olmayan boş biberonlu yumuşak dokuyla kaplı anne figürü ile içi dolu biberonlu ama sert yüzeyli anne figürü arasında bebek şempanzelerin aç kalma bahasına yumuşak dokunuşlu anne figürünü tercih ettikleri görülmüştür. O halde sonuç iki; dokunmak ve dokunulmak beslenmek gibi yaşamsal bir ihtiyaçtan bile daha önemlidir. (Bebeklerin sonuçları analiz edemediği gerçeğini unutmayalım.)
Kanser ve benlik algısı
Dokunma önemini ilerleyen yaşlarla birlikte kaybetmemekte, sınır ve tutarlılık gibi kavramların eklenmesiyle derinleşip çeşitlenerek daha da önemli hale gelmektedir. Nasıl mı? Örneğin, kanser tedavisi gören bir hastanın odasına kızı tarafından bile olsa izinsiz girilip eşyalarına dokunulması, yerlerinin değiştirilmesi ve kullanılmasının, hastanın benlik algısına, kendine güven ve diğerlerine güven, varlığını güvende hissetmeye negatif etki ettiği ve kanserde iyileşmenin gerilediğine yönelik araştırma sonuçları mevcuttur.
Büyüme evreleri
Ooooo, nereden nereye mi atladım? Büyüme evrelerini yok mu saydım? Yok saymadım. Sadece kısacık tweet okumalarıyla okuma zevkinin iyice sınırlandığı günümüzde, A4 boyutuna sığacak bir yazıyla konuya ilişkin temelleri verme çabasıyla sınırlı tutmaya çabalıyorum örnekleri. Ama buyurunuz size son çocukluk dönemi diye adlandırılan (yaklaşık 7-11 diyelim) büyüme evresinde, dokunmanın önemine bakalım. Çocuğunuzun temizlik işlerini ısrarla bedeninin her bölgesinde ve itirazlarına rağmen siz yapmaya devam ederseniz, ‘Bedenim benim değil. Ben ve isteklerim önemsiz!’ algısına yol açarsınız. Bu da örneğin kontrolsüz ve/veya zarar görücü davranışlara (kendine zarara verme ve/veya taciz vb.ne karşı sessiz kalmaya) yol açabilir. O halde sonuç üç; dokunmanın kendi çocuğunuzda bile yaşa bağlı sınırlarının olması benlik algısı açısından şarttır!
Özetle; kavramların içini boşaltmadan, bilimsel temellere oturtarak, psikolog koltuğundan kendine güven ve diğerlerine güven meselesine baktığımızda dokunmak ve dokunulmak temel faktörlerdendir. Ve pek bir popülerleşen ‘Hayır’ deyip sınırları gerçekten ve de doğru şekilde çizebilmek için doğumdan itibaren bebek ve anne arasında doğru dokunmaya dayalı bir ilişkinin gelişmesi şarttır.