Açlık. Fiziksel olanı değil. (Dilerim bir gün dünyada tek bir aç çocuğun, insanın kalmayacağı sistem gelişir. O güne dek her birimizin olabildiğince açlığı ortadan kaldırmak için elinden geleni yapacağına inanmak isteyerek, konuyu sınırladığımı baştan belirteyim.) Konumuz duygusal açlık.
Duygusal olarak ihtiyaç duyulan her neyse, onun yokluğu ya da yok hissedilmesini esas alan duygusal açlıktan, olası kaynaklarından ve etkilerinden bahsedeceğim bugün.
Sevgi, şefkat, pozitif ilgi, gelişimin desteklenmesi, saygı, birey olarak varlığının kabulüne yönelik açlığı duygusal açlık başlığı altında görüyorum. (Kızgınlık, hatta bağırma bile bir çeşit ilgidir, ama negatif. Bu nedenle bilerek, çocuk - yetişkin ya da yetişkinler arası ilişkilerde pozitif ilgi başlığını açtım.) Başlığın içeriğindeki tüm faktörler önemlidir, ama özellikle gelişimin desteklenmesi gözden kaçar. Niye mi? Diğerleri varsa duygusal açlık tatmin edilmiş varsayılırdır ondan. Oysa gelişmeyen- gelişmesi için desteklenmeyen birey, bağımlı ve duygusal açlık yaşamaya mahkumdur.
Gelişim evreleri ve duygusal açlık
İnsan evladının çok uzun yıllar fiziksel bakıma ihtiyaç duyması bir yana, gelişim evreleri özelinde ‘mutlak’ karşılanması gereken duygusal açlıkları da vardır. Örneğin; yaşamın ilk yıllarında ihtiyaçlarının karşılanmasına bağlı olarak güven açlığı giderilir. Oyun çağında girişimcilik çabalarının desteklenmesiyle bağımsız- bireysel hareket edebilme ve de bağımsızlığından suçluluk duymama özellikleri gelişir. Bunları aşa aşa yetişkinlik çağına ulaşan birey, yakınlık ve sevilme, sevilmeye değer olduğunu hissetme açlığının doyurulmasını bekler. Ve yaşlılık dönemine gelişim evrelerindeki tüm duygusal açlıkları doyurulmuş olarak ulaşırsa bir çeşit bilgeliğe/ olgunluğa ulaşır. Bir nedenden gelişim evrelerindeki herhangi bir açlığı doyurulmadan yaşlılığa ulaşanları bekleyen duygu; yılgınlık, hırçınlıktır.
Yetişkinlik dönemi ve duygusal açlık
Ooo, çok mu hızlı gidip yaşlılığa atladım. Peki, geri sarıyorum. Gelişim evrelerinde sağlıklı şekilde duygusal açlıkları doyurularak büyüyen ve yetişkinliğe ulaşan bireyin ‘kimlik / üretim/ sosyal ilişkiler ve romantik ilişkiler’ bağlamında kendisine ait net tanımları ve beklentileri olmalıdır.
‘Ben şöyle bir yapıya sahibim. Şu işi iyi yaparım. Daha önemlisi kendi kendime yeterim, bakarım. Şunlardan hoşlanırım. Geçmişte şöyle ilişki deneyimlerim oldu. Bu ilişkilerden yola çıkarak ihtiyaçlarımı ve verebileceklerimi artık biliyorum. Ve etki edebileceklerim doğrultusunda yetişkinlik dönemimi duygusal açlık yaşamadan geçirmek bana bağlı!’ diyebilmelidir. Bu vb. cümleleri kurabilen yetişkinleri psikolojik iyi oluş hali, kendine güven, zorluklara yönelik mücadele edecek dayanıklılık ve geleceğe yönelik umut bekler. Sevgilisi ve/veya eşi yok mu? Diğer alanlardaki tatmine bağlı olarak, romantik ilişkide yüksek ölçüde duygusal açlık çekmeden yaşamından zevk almayı ve sevebileceği/ sevileceği bir ilişki umudunu devam ettirir. Annesini babasını mı kaybetti, o güne dek paylaştıklarının bilincindedir. İşler ters mi gitti? Yeniden başlayıp, düzelteceğini bilecek denli kendine güven duyacağı sağlam bir geçmişi mevcuttur.
Depresyon, işkoliklik, alışveriş hastalığı, anoreksiya ve duygusal açlık
Yetişkinlik dönemine dek gelişim evrelerinde boşluklar oluşmuş, duygusal açlıkları giderilmemiş, kendine ve diğerlerine güven yerleşmemiş yetişkin bireylerde ise negatif durumlar/ duygusal açlıklar karşısında hem denge daha çabuk bozulur hem de depresyona girme ihtimali yükselir. Aslında depresyon sorunun kendisi değil, yansımasıdır. Tıpkı kızamık hastalığındaki ateş gibi. Ve ister depresyon olsun ister işkoliklik, isterse alışveriş hastalığı ya da anoreksiya (çok zayıf olmasına rağmen kendisini kilolu hissetme) önemli olan duruma neden olan duygusal açlıkları tespit ederek çözmektir. Daha da iyisi farkındalığı yüksek tutup, duygusal açlıkları açlık boyutuna gelmeden ve ilgili dönemlerde doyura doyura ilerleyip kendinden ve yaşamından memnun olarak, dolu dolu hayatı yaşamaktır.