İlk kez Platon zamanında ortaya çıkan ‘arketip’ kavramını 20.yy. da Carl Jung aracılığıyla modern psikoloji alanına giriş yapmıştır. Hem de ne giriş : ) Bugün tüketici davranışlarını yönlendirmeye çalışan reklam ve strateji/satış pazarlama gibi tamamen ekonomik alanlardan tutun da tiyatro/dizi/ filmlerindeki senaryolara ve oyuncuların seyirciye rolü nasıl aktaracaklarına dek arketiplerin etkisi görülmektedir.
Arketip Nedir?
Arketipler kolektif bilinç altının temel öğeleridir. Kısaca; evrensel ve tarihsel mirasların bireyin kendi bilinç altında yer alması halidir. Karanlıktan tedirgin olmak, bilmediğimiz alışkın olmadığımız ortamlarda sırtımızı güvenli bir yere vererek oturmak gibi özellikler bu mirasa yönelik en basit örneklerdendir. 4 temel ve çok sayıda arketip bireyin; dürtü, duygu, temel inançlar, motivasyon kaynakları ve eylemleri açısından bir zemin oluşturmaktadır.
Arketipler ve ‘Benlik İlişkisi’
Bir insanı anlamak, daha önemlisi kendini anlamak için bireyin geçmiş, umutlar -yani gelecek- ve şimdisine bakmak gerekir. Birey sabotajcı, öğretmen, kahraman, asi, tanrıça, soytarı, dilenci, zorba, yargıç, şifacı gibi arketipler aracılığıyla kendi ve diğerlerinin benliğiyle ilişkiler kurabilir.
‘Benlik’i arketipler aracılığıyla anlamaya kalktığımızda çocuk arketipi sahneye çıkan ilk arketiptir. Çocuk arketipi ‘yaralı çocuk, yetim çocuk, doğa çocuk, bağımlı çocuk’ gibi tiplerinden bir tanesinin baskın olmasıyla şekillenir. Psikoterapiler sayesinde birey baskın arketipi anlayarak, geçmişini ve geçmişinin bugüne etkisini ve geleceğe olası yansımalarını görebilir. Aynı zamanda bilinç dışı faktörleri de kavrayarak ‘benlik’ ine sahip çıkarak kendini güçlendirebilir ve hayatını daha iyi yönetebilir. Örneğin yine temel arketiplerden olan ‘kurban arketipi’ ne yönelik farkındalık geliştirildiğinde kendini kurban mı ediyor, kurban olmaktan ve kurban etmekten nasıl korunabilir gibi soruların cevaplarına ulaşabilir.
Hangi arketip size daha yakın?
‘Şövalye, bakire, kumarbaz, intikamcı, hizmetçi, münzevi, köle, soytarı, prenses, dedikoducu, mistik, cömert/ cimri gibi arketiplerden hangi arketipin size daha yakın olduğunu bulmanın gündelik hayata etkisi nedir?’ sorusunun karşılığını örneklerle anlatmak mümkündür. Örneğin şövalye ruhlu bir insanın romantik saplantıları görülebildiği gibi başkaları adına kendine ihmal etme davranışı da gözlenebilir. Kumarbaz arketipinin olumlu yanı hızlı değişim isteği ve çabası olumlu bir faktörken; riskleri doğru hesaplayamama, çalışmak yerine şansa inanma gibi özellikler olumsuz yanlarıdır. Dolayısıyla hayattaki her şey gibi hangi arketip baskın olursa olsun bireyin algılama, kavrama, duygulanım ve eylemlerine olumlu ve olumsuz etkileri muhakkak olacaktır. Yakın/ yatkın olunan arketipe yönelik farkındalık sayesinde olumluları güçlendirip zenginleştirirken, olumsuz etkileri fark edip zarar görmenin önüne geçmek mümkündür.
‘Amannnn, hayat çok kısa, arketipi ya da başka psikolojik kırı vırı şeyleri anlayacağım da ne olacak?’
Elbette bireyin kendini/ diğerlerini anlama çabasına girmeme ve olguları olduğunca yaşama, duyguları derinlemesine düşünmeden sergileme hakkı vardır, ama sorarım size: ‘Yazın sıcağının ortasında ya da kışın donduruculuğunda kollarınızı iki yana açıp öylece çırılçıplak durmuyorsunuz değil mi? Hastalanmamak, hayatta kalmak için örtünme/ soyunma şeklinde mevsime uygun bilinçli bir çaba içerisine girdiğiniz kesin. (Rica ederim demagojiye girip köpeklerde tüy döküp çıkartıyorlar. Giysileri doğru giyerim gerisini boş veririm’, demeyiniz. ‘Hayat çok kısa, arketipi ya da başka psikolojik kırı vırı şeyleri boş ver’ de demeyiniz. Niye mi? Siz ister kabul ister reddedin insanı insan yapan en temel özelliklerden 2 tanesi öğrenmesinin sınırının olmaması ve üretebilmesidir. Fiziksel sağlığı korumak adına çaba sarf edip dünyada olma süresini uzatmaya çalışırken, kim hayat kalitesini yükseltmeyi ve daha çok mutlu, huzurlu olmayı istemez ki? Hayat kalitesi de kendiliğinden yükselmediğine bilinçli çaba gerektiğine göre; kendini anlama adına ilgili bilim dalları ve felsefe tarafından üretilmiş bulgu/veri ve düşünceleri bilmenin faydası apaçık çıkmıyor mu ortaya?
Özelde kendini anlamak genelde diğerlerini de anlayarak mutluluk verici ilişkiler kurmak, her türlü üretime yansıtmak ve ölümlü olduğunun bilincinde, bir iz bırakmak ve dolu dolu kalıcı hazlar yaşayarak yaşamda yol almak (farkında olsa da olmasa da) her insanın temel çabası ve amacı değil mi sonuçta? O halde biraz da masalsı bir hava taşıyan kendinde ve/veya etrafındakilerde bu arketip çeşitlerini görmek mümkünse, bilgi çağında bilgiye ulaşmak bu denli kolayken neden merak edip, okuyup, bilimsel bilgiye sahip insanlarla temasa geçip öğrenme ve kullanma yolunda adımlar atmayasınız ki?