Danışanlarım bilir. Söz anlaşılamayan anne babaya, hoyrat yaşatılan çocukluğa, tartışmalarla dolu aile ilişkilerine geldiğinde şu cümleyi kurarım. ‘Yaşlılar misafirimizdir’ Bu biliş ve hissedişle, her cumartesi yazdığım blog yazısının gününü değiştirip bugün uzun bir yazı yazayım dedim.
Korona ve Anne Babalar, Yaşlılar
Dünyayı etkisi altına alan korona ile ilgili işin uzmanlarından ya da uzman geçinenlerden bir sürü şey dinleyip okuyorsunuz. Bu nedenle virüs ile ilgili bir şey yazmayacağım. Ben yaşlılarımız, dünyanın yaşlıları, aile olma duyguları ile yazacağım. Ruh sağlığımızı koruma başka günün konusu. Önce yaşlılar.
Virüsün özellikle ilk ortaya çıktığı günlerde şu tip cümleleri insanlardan bir çeşit rahatlama duygusuyla çok sık duyuyordum: ‘Korona gençleri etkilemiyor. Yaşlılardaki etkisi yüksek!’
Ne yani, ‘Biz yırttık. Yaşlılar düşünsün’ mü demek istiyorsunuz? ‘Üretime katkısı bir nedenle düşmüş, durmuş yaşlıları gözden çıkartılabilir’ mi kabul edeceğiz? Savaşlar ve salgınlarla yüzyıllardır ‘bir şekilde’ dengelenen insan nüfusuna yönelik elemeye bu kez yaşlılarımız, hastalarımız yani ‘zayıf’ olanlarımız mı takılacak? İnsanlık nerede? Ya sevgi, aile olma duygusu?
Yaşlılar niye misafirdir?
Siz anne babanızı kaybetme riskini yaşadınız mı hiç? Haydi daha sert sorayım: Sizin anneniz ya da babanız öldü mü? Her ikisinin de bu dünyada olmama duygusunu yaşadınız mı?
Yaşadıysanız, kaç yaşında olursanız olun, anne babasız kalmanın ne demek olduğunu biliyorsunuzdur. İlişkiniz nasıl olursa olsun, ne kadar tartışırsanız tartışın, hiç düşkün olmadığınızı sansanız da anneniz babanız öldüğünde çırılçıplak hissedersiniz kendinizi. Hele bir de derin bağlar varsa aranızda, çok daha fazla yanar canınız. Üşürsünüz. Hiçbir şey, kalın giysiler, sıcak çay, ev hiçbir şey ısıtamaz içinizi. Yapayalnız kalırsınız. Çok yaşlı olsalar, artık size akıl verecek, deneyimlerini paylaşacak, hayatınızı kolaylaştırıp güzelleştirecek halleri olmasa da insanın anne babasının sağ olmasının yarattığı duyguyu ancak kaybettiğinizde anlarsınız.
Eskilerin dediği gibi ‘Allah sıralı ölüm verir de çocuklarından önce ölürse’ anne baba, her ne olursa olsun mutlu ölür. Çünkü bilimin bile stres sıralamasında ölçeğe sokmayacağı kadar zor, tahayyül edilemez bir acıdır evlat acısı. Bu nedenle zaten ‘Allah kimsenin başına vermesin’ der yaşlılar ve eklerler ‘Allah sıralı ölüm versin’.
Anne babaların istediği gibi çocuklarından önce ölmeleri beklendik bir durum olduğundan yetişkin danışanlarıma ‘Anne babanız yaşlılar ve misafirler. Sorun neyse yaşarken çözelim. Çok anlaşamasanız da dargın kalmayın. Ruhlarınız zihinsel yapılarınız uyuşmuyorsa da az görüşün, az paylaşın ama iletişimi kopartmayın. Yük görmeyin. Ansızın gelebilecek bir kayıp karşısında çok zorlu duygular hissedebilirsiniz’ derim.
Yaşlılar niye mi misafirdir? Çünkü biz ülkece misafiri büyük özenle ağırlarız. Misafir sevmeyenlerimiz bile, gelmişse en hoş halleriyle özenle davranır misafire. Yaşlılarımızın ve anne babalarımızın yaşayacak ne kadar zamanları kaldığını bilmesek de ortalama insan ömrünü hesapladığımızda kaç seneleri, günleri kaldığı üç aşağı beş yukarı çıkar ortaya. Elbette ömür biçmiyorum! Elbette kimin daha önce öleceği bilinmez, ama istatiksel genellemelerle düşündüğünüzde ‘misafir’den ne kastettiğimi çok iyi anlayacağınıza eminim.
Yaşlı misafirler, anne babalarımız ve korona
Ciddi ruhsal sorunu olmayan, olağan ölçülerde sağlıklı bir yetişkinin bilerek ve isteyerek bir çocuğa, insana zarar vermesi mümkün değildir! Ama siz kızgın mısınız? Ruhunuzu çok mu yaraladı sizin yaşlınız? Konuşun! Anlamaz mı? Anlamamasının nedenini anlamaya çalışın! Anlaşılır gibi değil mi? Bir şeyleri kaçırıyor olabilirsiniz ya daha detayla düşünün ya da bizlerden yardım alın. Çünkü özellikle kendi cinsiyetinden ebeveynle barışı sağlamadan bir kadının ya da erkeğin tam ve süreğen mutluluğu yaşaması bence mümkün değildir! Anlaşamadığınızda anlaşmakta bir anlaşmadır. Bunda anlaştığınızda bile ruhunuzun hafiflediğini hissedeceksiniz ve anlaşabileceğiniz zaman ve anıları biriktirmeye geçeceksiniz. Hele bir de anlaşıyorsunuz, dostsanız yaşlı anne babanızla yaşadığınız her anın son an olabileceğini bilerek yaşayın.
Çocuklar ve korona
Yoo, enseyi kararttığım falan yok. Aksine eski toprakların sağlamlığına inanırım. Sadece ‘yaşlı’yı atıl ve vazgeçilebilir kabul etme eğiliminde olanlara koronalı günlerden hareketle fikirlerimi söylüyorum. Eh sadece yaşlılarımız yok. Çocuklarımız, umutlarımız, uğurlarına her şeyi yapabileceklerimiz de var değil mi?
Daha çok evlerde yaşanılan şu günler sizin ufaklıklar kaç yaşında olursa olsun internete, dizilere vb.ne gömülmeye değil, ailece masa oyunları oynamaya, sanatla bilimle ilgili keşifler yapmaya, birlikte pişirip yemeye uygun günler. Unutmayın siz de yaşlanacaksınız. En azından gelecekte olağan koşullarda birlikte bu kadar zaman geçirmeyeceksiniz çocuklarınızla. Ne kadar kaldığını bilmediğiniz vaktinizi internet, sosyal medya, modayla mı geçirmek istediğinize karar verin derim.
Yaşlılarınız var mı? Anne babalarınız? Korunma ve koruma kurallarına uyarak onlarla da daha çok zaman geçirin! Uzaktalar mı? Arayın! Merakınızı, özleminizi dile getirin. ‘I love you’nun karşılığı olan ‘Seni Seviyorum’ cümlesi yaşlılarımızın döneminde bu kadar dile kültüre yayılmadığından çoğu tarafından dile getirilmemiş olsa da sevildiğinizi bilirsiniz değil mi? Pekii siz anne babanıza, sevdiğiniz yaşlınıza en son ne zaman dillendirdiniz sevginizi? Benim kuşağımın anne babalarının bir türlü alışamadıkları akıllı telefonları kullanmayı tekrar tekrar ‘oflayıp puflama’dan göstermeyi atlamıyorsunuz değil mi? Sizi kızdıracak şekilde yanınıza yemek, sırtınıza hırka verdiklerinde kızmamayı, ‘Aman dikkat et evladım, üşütme evladım’ dediklerinde söylenmeden gülümsemeyi başarabiliyorsunuz değil mi?
Başaramıyor musunuz? Tekrar düşünün derim ve sorarım:
‘Siz anne baba evinin kapanmasının ne demek olduğunu bilir misiniz? O kapıyı son kez kapatıp kokularını unutmamak için nefesinizi içinizde tuttunuz mu hiç?’