Evde çalışıyor da olsanız yan gelip yatıyor da tam tersine, her gün işe gidip gelseniz de eminim şu iki duygunun farkındasınızdır:
*Tolerans da düşme; sabrın azalması, çabuk öfkelenme
*Arzunun azalması; üretmeye, evle ya da kendiyle ilgili bir şeyler yapmaya yönelik isteksizlik.
Yakın çevresinde hastalanmamış ve kayıp yaşamamışlardansanız bile ‘sınırlanmışlığın, alışkın olduğu hayatın dışına itilmişliğin’ semptomları kendini göstermeye başladı bireylerde. Konu kapsamında değişkenleri sınırlayarak tolerans düşmesi ve arzunun azalması konularına bakarsak, terazinin diğer yanına yalnız olmak ile biriyle beraber sevgili/ eş yani evli olmak değişkenini koymalıyız diye düşünüyorum.
Yalnız Olmak ile Toleransın Düşmesi ve Arzunun Azalması
Hayatta her şey gibi yalnız olmanın da iyi ve kötü yanları var karantina günlerinde. En iyi tarafı canı ne zaman ne isterse yapabilmek! Kendine özgü bir yaşam düzeni kurmak ya da 18 Nisan Cumartesi tarihli yazımda yazdığım gibi, düzensizliğin içinde yuvarlanıp gitmek. Diğeriyle uyumlanma çabasına gerek kalmaması konforunu yaşamak. Yalnız olmanın kötü yanlarına baktığımızda ise teknolojiyi kullanarak birileriyle cuma sohbetleri, pazar kahvaltıları da yapsanız evin içinde terlik sesinin olmaması. Ansızın bozulan kombi, pişmeyen pirinç, saçın kesilmesi gerekliliği gibi konularda iki elle yani yalnız başa çıkma gerekliliği. Ve toleransın düşmesi ya da yapılacaklara yönelik arzu azalması durumunda başını koyacak bir omzun, kıvrılacak bir kucağın yokluğu. İnsansızlık nedeniyle tolerans düşmesinin getirdiği öfkeyi bile yalnızlığıyla kucaklama zorunluluğu. Kendi kendine konuşmak, halıya kızmak, lavaboya söylenmek… Bu arada hemen belirteyim; yalnız olduğunuz için eşyalarla konuşuyorsanız psikolojik açıdan bir sorununuz yok. Eşyalar sizinle konuşmaya başladığında sorun var demektir:)
Evli Olmak ile Toleransın Düşmesi ve Arzunun Azalması
(Evli olmayı eş/ sevgili olmak fark etmez aynı evde yaşamak şeklinde kullandığımı özellikle belirtmeliyim.) Korona günlerinden önce çalıştığım çiftlere hep şu uyarıyı getirirdim: Tatilin kendisi de bir stres kaynağıdır. Yapılacaklar, yapılmak istenmeyenler, kişilik özellikleri çıkıverir ortaya. Ve sağlam, uyumlu, dengeli, mutlu bir çift değilseniz tatil ilişkinize çatlaklara ve büyük kırgınlıklara yol açabilir’ diye. Şimdilerde ise aynı cümleyi ‘Evde kapalı kaldığınız bu günlerde tolerans düşmesi ve arzu azalmasına dikkat edin lütfen’ şeklinde kullanıyorum.
Sistem değişti. Sosyal izolasyona geçildi ama yemek yemeye devam, yani pişirmek gerek. Gelenleri yemek haline getirmeden önce defalarca yıkamak, fön makinesi tutmak, silmek vb. başlı başına bir iş. Yıkanacak çamaşırlar dağ gibi. Bulaşık makinesi kimi gün birkaç kez boşalıyor. Çocuk varsa ödevleri de var elbet. Üstelik enerjileri boşalamadığı için gariplerimin koşup oynamada da anne babaya ihtiyaçları var. Eh arada bir şeylerin kırılıp dökülmesi de çok doğal. Üstelik evinde bugünlerde bile yardımcıları olanlar için de geçerli tüm bunlar. Evde kalmanın yükü ağırlaştı herkes için farklı şekillerde farklı ölçülerde.
Sonuçta ister çocuklu ister çocuksuz yalnız değil de evliyseniz şuna hak vereceğinize eminim: ‘Birinizin yükü daha ağırdır. Evde biriniz daha çok işi yapıyordur.’ Çünkü biriniz daha organizedir. Eli daha çok iş tutar yahut da cinsiyet anlayışına yönelik bir evlilik anlayışınız vardır. Evde karantinayı girmiş çiftlerde birinin beklentisinin yüksek olmaya devam etmesi ya da birine yükün büyük kısmının düşmesi orkestradaki gongun ansızın tüm gücüyle çalması gibi bir etki yaratıyor bugünlerde. Türkçesi ‘kavga çıkıyor’:) Zaten hayatlar evine içine sığar hale gelmiş, yere göğe sığamama hali başlamış. Özellikle evde 3 haftayı geçirmiş ve site vb.de oturmadığı için korunaklı yürümelerden yoksun da kalınca burnunu sadece marketçi çocuğun ya da siparişleri teslim eden kargocu/ onlinecı beylerin gördüğü bir yaşama sıkışıp kalmışsınız. Bir de çok sevgili hayat arkadaşınızın ‘takdir etmemesi, söylenmesi, normal hayattaki düzenin devamını beklemesi, evdeki işin ucundan tutmaması’ ile mi uğraşacaksınız? ‘Kendimi enayi gibi hissediyorum’lar başlıyor. ‘Yeter artık! Hiç olmazsa takdir et’lerle devam ediyor. Diğeri cevap veriyor elbet; ‘Ne yapsam beğenmiyorsun! Eleştiriyorsun! Nasıl yapayım ki?’ler geliyor. ‘Ben böyleyim. Yapmam. Biliyorsun beni. Elimden ancak üç beş şey gelir. Onları da yapıyorum zaten’ler gidiyor. Lafın özü evde kimin daha çok iş yaptığı konulu tartışmalar aslında dengeleri oturmamış ve hayat arkadaşı olamamış çiftlerin toleransını daha da düşürüyor. Diyelim ki ev işleriyle ilgili sorun yok, ama hayat arkadaşı olamamışlığın sorunları gün yüzüne çıkıyor bu kez de. Birikmişler patlıyor. Mutsuzluklar kocaman hareketlerle ve de avaz avaz dile getiriliyor. Birlikte olma arzusu azalıyor.
Karantina Günleri Sonrası…
Korkarım karantina günleri uzadıkça çatlaklar yarıklara dönüşecek. Niye onu seçtiğini hatırlamaya çalışmalar, bu ilişkiden ne kazandığını sorgulamalar ile hayatın gelip geçtiği duygusu birleşecek mutsuzlukla bezenmiş evli çiftlerin zihinlerinde. Ve karantina günleri bittiğinde ya sağlıklı nedenlerle ya da sağlıksız gerekçelerle sona erecek birçok evlilik. Ya da tam tersine bir daha böyle günler yaşamamak, yapayalnız kalmamak için hızla yeni ilişkiler kurulacak, aynı evde yaşamalara geçilecek.
Oysa ne var olanı karşılıklı yeterince çaba harcamadan bitirmek sağlıklı ne de yalnız kalmamak adına toleransı yüksek tutarak/ tutmayı hedefleyerek evliliği sürdürmek.
Gerçek basittir! Her ilişkinin kendi dengesi vardır. Yeterince güçlü temeller üstüne değilse birliktelik stresin artması zayıf olan bağları daha da sarsacak zorluklar karşısında yenik düşer. Tıpkı sağlam olmayan kişiliğin yalnızlıktan kaçmak için ilişkiye koşması gibi.
Bu nedenle hanımlar beyler karantina günlerinde;
*Tolerans düşmesinin ve arzu azalmasının bu günlere ve koşullara özgü ve doğal olduğunu bilin. (Elbette genel ruh haliniz bu değilse. Buysa psikolojik sorunlarınız olma ihtimalinden bahsetmek gerekir.)
*İlişkinizi ya da kendinizi sorgulayacaksanız da tüm zamanları ve değişkenleri dikkate alın. Ve hem yaşama arzunuzu hem de tolerans sınırınızı yükseltecek şekilde hareket edin. Okuyun, yeni tarifler deneyin, öğrenin, dolaplarınızı/ evinizi toparlayın, dans edin, spor yapın. Evliyseniz bunların bir kısmını ya da sizi çift olarak kahkahaya/ birlikte olma duygusuna götürecekleri bulun ve yapın. Her gün yapacak 3 şey hedefleyin. Ne varsa aklınızda geliştirmek istediğiniz belirleyin. Düşünmekle yetinmeyin. Uygulayın ve hem kendi dengenizi hem de kurulmuş ve kurulacak ilişkilerinizin dengesini sağlamlaştırmak için eyleme geçin!