Hem pandemi günleri ile bağlantılı hem de pandemi öncesi ve sonrasında her yaşta, her cinsel kimlikte ve her ilişkide/ her konumda hani neredeyse hayati önem taşıyan dayanıklılık ile dayanıklılığın dayandığı en önemli faktörlerden olan öğrenilmiş çaresizlikten bahsedeceğim bugün.
Anksiyete, Hastalanma Kaygısı, Kilo Kontrolü, Başarı ve Diğerleri
Anksiyete (kaygı) atakları, hastalanma kaygısı, kilo kontrolü, akademik ve kariyer başarısı dolayısı ile (sağlıklı)kendine güven, kendini sevme ve saygı duyma ile dayanıklılık arasında çok net bir bağ vardır. Bu bağı size en keskin biçimde şu soruyla açıklayabilirim:
‘Herhangi bir sorun/negatif durum karşısında her 3 insandan 1’inin ne olursa olsun mücadeleye devam ettiğini, her 8 kişiden 1’inin ise daha baştan yenileceğine/ kaybedeceğine inanarak mücadeleye bile girmediğini biliyor musunuz?’
Öğrenilmiş Çaresizlik ve Kendine Güven/ Güvensizlik
Gen bilimi hangi 3 ten 1’in ve hangi 8‘ten 1’in böyle hissedip davrandığını araştırmaya devam ede dursun, psikoloji bilimi ‘İnsanların dayanıklılıklarında, kendini gerçekleştiren kehanetlerinde öğrenmelerin, algıların ve yorumların farklılıklarına ilişkin teoriler geliştirmiştir. İlk kez 1960’larda Seligman tarafından araştırılmaya başlanan öğrenilmiş çaresizlik ile dayanıklılık arasındaki ilişkiyi size en basit haliyle şöyle açıklayabilirim:
Çaresizlik öğrenilir! Dayanıklılık geliştirilir!
Nasıl mı? Diyelim ki bir sorun var. İlk denemede sorun çözülürse ne ala. Çözülmezse 2. max.3.denemede 8 insandan 1 tanesi o konuya ilişkin sonraki karşılaşmalarında öğrenilmiş çaresizliğin etkisiyle, baştan kaybedeceğine inanıyor. Üstelik böyle böyle kaybettiği üç beş şey daha olunca öğrenilmiş çaresizliğin etkisiyle bir de kehanette bulunuyor ve genellemeye gidiyor. ‘Ben beceremem, yapamam. Hastalanırım. Hastalığım iyileşmez. Dayanıksızım. Kilo vermeyi beceremem, versem de yeniden kilo alırım’ vb. Bu kehanetler de elbette gerçekleşiyor. Kendine güvensizliğin getirisiyle algılama, kavrama, doğru zamanda doğru analizlerle doğru reaksiyon gerçekleşmiyor. Hoppp, gelsin bir tane daha negatif deneyim. Negatif deneyim öğrenilmiş çaresizliği güçlendiriyor, öğrenilmiş çaresizlik kendine güvensizliği pekiştiriyor. Böylece hatları gitgide kalınlaşan bir kısırdöngü oluşuyor. Kısırdöngü oluşunca sorun sadece anksiyete, hastalanma kaygısı, panik atak, kilo ve benzeriyle sınırla kalmıyor! Depresyon geliyor, eşlik eden başka psikolojik hastalık/sorun ve bozukluklar, organik sorunlar sahneye çıkıyor. Reflü, geçmeyen baş ağrıları, sırt bel ağrıları, menstrüasyon (adet) düzensizlikleri, doğurganlık da düşmeler, sperm sayısında azalmalar, cinsel bozukluklar ve diğerleri…
Bu nedenle psikoloji sadece düşünme, duygu, duyumsama ve sezgilere ve kaynaklarına/yayıldığı yeni alanlara/etkileşimlerine bakmakla yetinmez. Aynı zamanda tüm bunlarda ‘pozitif’ anlamda nasıl değişikliğe gidilebileceğini araştırır. Yani anksiyete (kaygı) atakları, hastalanma kaygısı, kilo kontrolü, akademik ve kariyer başarısı gibi sorunlar yaşayanların kehanetlerinin kaynaklarının yanı sıra düşünme, duygu ve davranışlarda ne yaparak çözüleceğine yönelik, her bir bireye özel çözüm yolları da üretir.
Yetişkin/ Çocuk ve Öğrenilmiş Çaresizlik/ Kendini Gerçekleştiren Kehanet!
Durun telaş etmeyin. Mesele aslında çok basit. Şu ana dek yazdığım her şeyi ‘bir çocuk’ üzerinden örnekleyerek açıklayacak ve bütüne ulaşmanıza yardımcı olacağım.
Diyelim ki 5 yaşında bir çocuk var. Yaptığı her şeye ‘Aman da aman, müthiş! Bravo evladım! Sen bir tanesin’ deyip durursanız, çocukta şişik ego oluşur. Yani aslında yeterli olmadığı şeylere yönelik de yeterli olduğu duygusu gelişir ki, bu da sağlıklı değildir. (Dunning Kruger Etkisi deniyor buna da. Bu etki ve sonuçları başka yazının konusu olsun) Yani kendine güven gerçekten sapacak denli fazlalaşırsa çocuk bunun da zararlarıyla hem ilişkilerde hem akademik hayatta yüzleşmek zorunda kalır. Buna karşın çocuğun her yaptığında kusur bulursanız, düzeltilecek şeylere dikkat çekerseniz de yetersizlik duygusu yani kendine güvensizlik gelişir. Ve yeni bir şey öğrenmesi/ becermesi gerektiğinde öğrenilmiş çaresizliğin etkisiyle ‘Beceremem. Ben yapamam ki!’ ler gerçekleşir ve de kendine güvensizlik pekişir.
Peki ne mi yapacaksanız? Dengeyi kuracaksanız! Hayattaki her konu ve durumda geçerli olan ‘denge’ eleştiri, kendine güven, gelişim, öğrenme, tersine öğrenme, yeni düşünüş ve davranış oluşturma konularında da geçerlidir.
Bu yüzden hanımlar beyler, kendini gerçekleştiren kehanetlerinize bir dönüp bakınız lütfen. Kaynakları neler? Nerelerde nasıl değişikliklere gidebilirsiniz? Öğrenilmiş çaresizliklerinizle nasıl başa çıkıp nasıl dayanıklılık geliştirebilirsiniz? Hem kendinizde hem de sevdiklerinizde. 8’den 1’i olmaktan yani baştan yenilgiyi başarısızlığı kabul etmekten nasıl kurulursunuz?
Lafın özü; her ne olursa olsun sorunlu/ zor durumlarda mücadele eden 3 insandan 1’i olmanın yollarını bulmak ve başarmak elinizde! Siz bunu gerçekten istiyor musunuz?