Sevdiğimiz bir insan öldüğünde, yakın bildiğimiz birinin ihanetine uğradığımızda, çok emek verdiğimiz bir iş istediğimiz gibi sonuçlanmadığında, ‘adı lazım değil’ diyecek denli dışsallaştırmaya çalışılan kanser gibi bir hastalığa yakalandığımızda şefkat ve destek bekleriz. Bu doğaldır. Doğal olmayan sürekli şikâyet edip, mızıldanıp ‘kurban modu’na girerek şikâyeti kendi içimizde büyütüp kaygıyı çoğaltmak hatta depresyona çakılı kalmaktır.
Şikayet Edip Durmak/ Kurban Moduna Girmek
Terapi yaptığım danışanlarım da dostlarım ve arkadaşlarım da bilirler ki şikâyet etme süresini sınırlarım. Dost masasında da psikoterapi koltuğunda da durum benim için hiç değişmez. Sorun benim de olsa başkasının da bakışım değişmez. Aynı şekilde sorunun adı kanser de olsa, ihanet de ölüm de olsa başarısızlık da acımam! Acımanın insanı zavallılaştırdığına ve çözümü imkansızlaştırdığına inanırım. Dinlerim, hem de tüm duyularım ve sezgilerimle. Karşımdaki kaç yaşında olursa olsun içim şefkatle dolar. Destek olmak için önce sorunu netleştirecek soruları sorarım. Ardından çözümü destekleyici ve engelleyicileri tespit ederim. Sonunda da destekleyici bir strateji belirlerim. Tüm bunları karşımdakine ‘tanıdığım’ şikâyet etme süresinde belirlerim.
Kanser, Ölüm Gibi Konularda Terapi
İster terapi seansında olsun isterse dost dosta bir görüşme hepsi için toplam bir süre vardır zihnimde. Anla/ anladığını teyit et/ paylaş/ destek ol/ sorunun kaynağına ilişkin bilimsel bilgilerini ve deneyimlerini kullan ve aktar/ çözüm önerilerini getir/ umut yarat /en azından bir çözüm fikrini sahiplenmesini sağla ve ilerle!
Bu nedenle sizin sorununuzun adı ne olursa olsun, gelecekte neyle karşılaşırsanız karşılaşın, çok sevdiğiniz bir insan neyi yaşıyor olursa olsun size de aynı tutumu ( konuya ilişkin bilimsel bilgiden uzak olduğunuzu kabul ederek, ama temel adımları) benimsemenizi öneririm.
Şikâyet edilecek bir konu olduğunda, şefkat ve destek gerektirecek bir konumda olunduğunda bilimsel olarak neler yanlış neler doğrudur birlikte bakalım:
*Çocuk ağlayıp mızıldanarak istediklerini yaptırabildiğini ‘öğrendiğinde’ büyüdüğünde de isteklerini şikâyet ederek yaptırmayı öğrenir.
*Ebeveynden biri şikâyet etmeyi sever bir tutumdaysa çocuğun da şikâyet etmeyi modelleyeceği neredeyse kesindir. Bu nedenle ebeveynin öncelikle kendisinin vızıldanıp, homurdanmayı bırakması gerekir.
*Şikâyet etmek, şefkat görmeyi istemek, destek beklemek doğal, şikâyetin dozunu ve süresini artırmak ise ‘çözümden/ iyileşmeden/ pozitif sonuçtan’ uzaklaşmak demektir.
*Sürekli şikâyetçi insanlarla birlikte olmaktan kaçınılmalıdır. Şikâyetçi olmanın getirdiği mutsuzluk hali kaygıya ve depresyona dönüşür ki, her ikisi de bulaşıcıdır!
*Bir araya gelip şikâyet edip durmak, ‘toplu halde geviş getirmek’ten başka bir şey değildir! Sorunun bir yerde yutulması ve sindirim prosesinin başlatılması akıllıcadır. Bu da insanoğlunda sorunu kavradıktan sonra çözüme odaklanmak demektir.
*Geçmişinde (yaşı kaç olursa olsun yaşına uygun) negatif deneyimlerle karşılaşmış ve bunları aşmış olmak insanın kendisine duyduğu güveni ve inancı artırır. Bu sayede hayatın doğalı ve gerçeği olan negatif durumlarla karşılaştığında şikâyet etme süresini sınırlar, çözüme odaklanır ve çözüme destek olacak insan/lar arayışına girer. Kanser hastası mı oldu? İnkâr etmez. Tedavisini alır, yaşamını bu yeni duruma göre düzenlerken, ruhunun düzenlemek ve psikolojik gücünü artırmak için de psikolojik destek almak üzere bu konuda uzmanlaşmış bir psikolog ya da psikiyatrla çalışmaya başlar.
*Trajik bir durum mu yaşadı? Şefkat ve destek alabileceği (varsa) partnerine/ dostlarına yönelir. Yoksa ya da onları kendisinden daha zayıf buluyorsa yahut onların boyunu aşan bir durumsa yine bir psikolog ya da psikiyatra yönelir. (Bilimden uzak tercihlere değil!)
*Kendisi yaşamıyor yaşanmasına tanıklık mı ediyor? Şefkat ve destek verir, ama acımaz! Acımanın hem karşısındakini küçük düşüren hem de çözümden uzak bir tutum olduğunu bilir.
Lafın özü hayat kendi doğal akışı içerisinde ya da acımasızca ve/veya negatif bir tesadüfle sevimsiz/ kötü/ acı verici olayları burnumuza dayadığında kabul ve ilerlemeyi sağlayıcı tutumları benimsemek hem psikolojik açıdan sağlıklı hem de rasyonel çözümlere ulaşma açısından mantıklıdır.