Konu sevimsiz, baştan uyarayım, ama sevimsiz olması çocuğa yönelik şiddet gerçeğini değiştirmiyor. Çünkü hem kendi hem de doğurmadığımız/ bakmadığımız ama ülkemizin ve dünyanın geleceği açısından çocuklar ve çocuğa yönelik şiddet konusu çok önemli! Bu nedenle dişinizi sıkıp farkındalığınızı artırmak ve çocuklara yönelik şiddete ilişkin çözüm geliştirilmesi için daha çok çaba göstermeniz adına, yazıyı sonuna dek okumanızı öneririm.
Bir psikolog olarak her zamanki bilimsel titizlikle, ‘çocuğa yönelik şiddet’ in genel kabul gören tanımıyla başlayalım: ‘Çocukların bedensel, zihinsel ya da ruhsal sağlıklarına zarar veren, gelişimlerini engelleyen tutum ve davranışlara maruz bırakılmaları’ durumudur.
Çocuğa Yönelik şiddetin Çeşitleri
Dövmeseniz bile (imkanlarınız varken) iyi beslenmesine engel olacak şekilde sırf yesin diye ‘patates/ makarna/ köfte’ ile besliyorsanız da ‘bence’ şiddettir. Sert mi geldi? Yumuşatayım. Kendi işinize geliyor diye ya da bilinçsiz olduğunuz için TV/tablet ve benzeriyle bolca zaman geçirtiyorsanız, beyninin gelişmesini destekleyecek faaliyetlerden tembelliğiniz nedeniyle kaçınıyorsanız sizce de zihinsel şiddete girmez mi bu tutumunuz? Bir çocuk başkalarının yanında utandırılıyorsa, negatif sıfatlarla hitap ediliyorsa da ruhsal sağlığının zarar göreceği açıktır. Öyle değil mi efendim?
Çocuğa Yönelik Cinsel Şiddet
Çocuğa yönelik şiddetin çeşitlerini açıklarken cinsel şiddete girmeden olmaz. Yine genel kabul gören bir tanımdan gidelim. Çocuğa yönelik cinsel şiddet; çocuğun rızası olsun ya da olmasın cinsel organlarının ellenmesi, müstehcen sözlere maruz bırakılması, yetişkinin cinsel organlarını okşamaya yöneltilmesi veya zorlanması, ırzına geçilmesi, pornografide ya da fuhuşta kullanılması, pornografik materyal izletilmesi, teşhircilik gibi davranışları içermektedir.
Korkunç bir durum biliyorum. ‘Evlerden uzak dediğinizi’ de duyuyorum ama maalesef o kadar çok çocuğumuz cinsel şiddete maruz kalıyor ki...
Cinsel şiddetten daha sık yaşanan ve bence çocuğa yönelik şiddetin alası üstelik hepimizin utancı olan; küçücük elleri cılız bedenleriyle okumayıp çalışan çocuklar da ayrı bir can yakıcı başlık elbette.
TÜİK ve Aile Yapısı Araştırması
Cinsel şiddete ve çalışan çocuklar konusuna dikkat çektikten sonra gelin birlikte, ailelerin çocuklarına verdikleri cezalar konusuna bakalım. TÜİK’in 2016 yılı Aile Yapısı Araştırması’na göre ailelerin 15 yaş ve üstü çocuklara uyguladıkları ceza ve şiddet türleri şöyle:
*Odaya kapatma 8,9
*Oyun oynamasına izin vermeme 39,0
*Harçlığını kesme 14,2
*TV izlemesine izin vermeme 40,8
*Azarlama 72,6
*Bir süre konuşmama 22,6
*Arkadaşları ile görüştürmeme 14,3
*Dövme 20,7
*Tokat atma 32,6
*İnterneti yasaklama 48,7
*Cep telefonunu yasaklama 30,3
*Diğer 0,3
(Yukarıda verilen oranlar belirlenirken yirmi bin haneden oluşan örneklem gruptan alınmış.15 yaş üstü, toplam 20.000 kişiye ilk olarak ‘Ailede 6-17 yaş arasında çocuk var mı? diye sorulmuş. Cevap ‘Evet’ ise ikinci aşamaya geçilerek, ‘Son bir yıl içinde ailede çocuklara verilen cezalar’ hakkında bilgi alınmış. (Kaynak: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=21869)
Anne Babalar ve Şiddet Uygulamadan Kural Koyma Konusu
Bir önceki blok yazsında saldırgan çocukların şiddete neden/ nasıl yöneldiklerini yazmıştım. Önerdiğim çözümlerden bir tanesi de ‘çocuğa hak etme, sabretme ve beklemeyi öğretmek’ ve tutarlı biçimde çocuğun bildiği, net olarak tanımlanmış kuralları uygulamaktı. Önerimle yukarıda yazdığım cezalar arasında bağ kurmak ve şiddetten uzak yaptırımlar/ kurallar konusunda bağ kurmak istiyorum.
Anne babalardan hep duyarım; ‘Kurallara uymayınca ne yapalım?’ Bu soruyu soracak kadar bilinçli olmasına rağmen ‘başkalarının yanında utandıran, odaya kapatan’ anne babalarla maalesef karşılaştığım için ya da başka tip cezalara tanık olduğum için şunu bir kez daha ifade etmeliyim. ‘Bırakın şiddeti, ben cezaya bile karşıyım!‘
Ben ceza vermem! Hak veririm:) Nasıl mı? ‘Şu şu davranışlar büyüdüğünü gösterir. Büyümüş çocuk da şu şu hakları kazanır,’ derim. Beklenen, net şekilde açıklanan davranışın tersi olursa da hakkını sınırlarım. Örneğin; 4 yaşındaki bir çocuk yemeğini kendi başına yedikten sonra 15 dakikalık çizgi film seyredebilir. Çizgi film seyretmek yemeğin arkasında gelir. Önden bu hakkı verip de ‘Ama yiyeceğine söz vermiştin. Bak sözünü tutmuyorsun. Üzülürüm’ denmesini önermem. Ya da ‘Yarınki tablet hakkın gitti’ de demem. Çünkü 4 yaşındaki çocuk için yarınki kaybedilen hak ile bugünkü negatif davranış arasındaki zaman farkı çokkkk uzundur. Unutur, anlamaz, eşleşme kuramaz. Üzülme ile sağlanan pekiştireçten ise uzak dururum.
Aynı şekilde artık ergenliğe girmiş bir çocuğu arkadaşlarının yanında mahcup edecek harçlık sınırlamasına da karşı çıkarım. Çünkü baştan harçlığın nerelerde, nasıl kullanılacağını uzlaşma yoluyla çözümlerim. Artı haklar, sorumluluklara bağlı olarak verildiğinden harçlığının kesilmesine de gerek kalmaz. Yaptıklarına bağlı olarak (görevi olmayan ev işlerine yardımcı olması, hedeflenenden fazla soru çözmesi/ kitap okuması gibi durumlarda ‘büyüme davranışına bağlı olarak’ yine önceden sınırları çizilmiş kitap/ oyuncak/ oyunları almak vb. üzere para biriktirmesi için kumbarasına atılmak üzere ekstra para veririm. (Yetişkinlerdeki performansa bağlı ‘bonus’ sistemi gibi:) Böylece hem bir sürü yetişkinin bile beceremediği ‘bütçe yapma’ alışkanlığını küçüklükten itibaren yerleştirir hem de ‘sabretme / hak etme/ bekleme’ ile dayanıklılık geliştiririm.
Şiddet gelişmiş beyinlerin ve kişiliklerin hayatında yoktur! Tam da bu nedenle dünyada da azalması için bilinçle çaba gösterir! Özellikle çocuk işçi ve çocuğa cinsel şiddet konularında özel bir hassasiyete ve çabaya sahiptir. ‘Daha fazla çocuğun okuması için destek verme, çocuk işçilerin ürettiği ‘ürünleri’ almama, çalıştırılan yerlere gitmeme, cinsel şiddetin hiçbir türünü kabul etmeme ve bakım evlerinin geliştirilmesine katkıda bulunma’ gibi davranışlar hayatının bir parçasıdır.
Peki siz ‘şiddete karşı çıkan bir insan olarak’ bunlardan hangilerini ne sıklıkla yapıyorsunuz?